Edebiyat,  Gundem Arşivi Klasikleri

Yolcu

I

Tutarlı bir düşçüydü
Sözcüklere kazı yaparken kaç kez görmüştüm onu
Yeni anlamlarına zorlarken onları
Kim eline su dökebilirdi onun imkansızı isteme konusunda, kim
Başka türlü dünyaya doğru boynunu uzatmak, kime yakışırdı ona yakıştığı kadar

II

“Kitap kuyrukları iş arama kuyruklarının yerine” derken sesi bir pankart gibi açılırdı gökyüzüne. “Yalansız ve yasaksız yaşamak” derken de… Sonra da bir uçtan bir uca gökkuşağına dönüşürdü sesi, içinde her rengi taşıyan, kırmızıdan mora doğru… Bir esintiyle birlikte çiçekler kokusunu savurmaya başlardı sonra. Çocuklar, fidanlar boy atmaya… Toprak kokusu sarmış parmak uçlarınızı bakmışsınız ki, tohum gürültüleri içinde aşksıklam kalmışsınız… Bakmışsınız ki zamansızlığın tam ortasındasınız. Yanı başınızda, çoktan iş başı yapmış karıncalar, balözü toplamaktan dönen arılar. Kelebeklerden gösteri üstüne gösteri. Size yol soruyor sırtında güneşle dağı taşı aşıp gelen ve yanınızdan geçmekte olan kaplumbağa. Kurbağalar dereleri çınlatıyor. İnsan duyarlıklarından süzülmüş orman ve deniz kokulu bir şiir dilinizdeki, tam o an. Bir sevgili yakınlığıyla sizi sarıp sarmalayan doğaya konuksunuz artık. Evet evet bir senfoni eşliğinde hem de… İçinizin ırmaklarıyla siz de eşlik edebilirsiniz o senfoniye. İsterseniz unutun artık her şeyi. Ya da bir tek geleceği anımsayın. Ağaçlardan, kuşlardan, çiçeklerden, böceklerden, sulardan, bulutlardan evinizdesiniz nasıl olsa. Güneş dal değiştire değiştire iniyor üstünüze. İnsanların kendilerini gerçekleştirebildiği, kalplerinin sınıfta kalmadığı bir dünyayı ne çok istemiştiniz. İşte bulunduğunuz yer orası. Ne biri aç, ne biri işsiz, ne bir dal yalnız.

III

Onun istediği gibi bir devrim olacak olsaydı; aşktan, şiirden, umuttan ve sevgiden bir devrim olurdu eminim. Böyle bir şeyle karşılaşsanız şaşırmazdınız kesinlikle. Çünkü o, sizi de götürürdü düşlerine.

IV

Merhaba gülen insanlar.
Merhaba börtü böcek.
Merhaba yeteneklerine doğru hızlanan çocuklar.
Bir bilseniz ne kadar sizdenim.
Bir bilseniz ne kadar yakınım size.
Ne kadar düşkünüm dünyaya bir bilseniz
İyi ki bırakmamışız onu kötülere

V

Aşktan ve ateşten dönerken karşılaşmıştım onunla. Kendime doğru yürümekten dönerken. Dünyanın kıyısında bir yerdi. Onun nerden geldiğini bilmiyorum. Masallardan mı çıkıp gelmişti, yoksa dağlardan denizlerden mi, bilmiyorum. Rüyalarıma ilişir hâlâ bu soru. Bizim Che’ye, bizim Denizlere çok benziyordu. Gezi’deki çocuklar mutlaka duymuşlardır onu ve çok sevmişlerdir eminim. Onların istediği gibi bir dünyaya aşıktı o da çünkü. O bir yolcuydu. Önemli olan yoldu onun için. O hep yürüdü. Aşka, barışa, özgürlüğe…

VI

Onun gibileri tanıdıktan sonra öyküler ilerlemeye başlamıştır hep bende. Onu gibileri tanıdıktan sonra şiirler fide fide, ocak ocak. Anlamak ve bilmek mecburiyetleri baş göstermiştir onun gibileri tanıdıktan sonra bende. Demek ki doğuştan kazanılan bir edim değilmiş insan olmak. Dünyanın yalnız olmadığına onu gibileri tanıdıktan sonra inandım, azınlık olsalar da.

VII

Tutarlı bir düşçüydü dediğim gibi. Hiç unutmam, “En güzel kokudur baharda devrim derdi / düşlerimizin renklerinden savrulan.” Çocuklara, kadınlara, ağaçlara ve kuşlara kaba davrananları protesto ettiği için öldürüldü. Bana bir not bırakmıştı ölümünden epey zaman önce: “Hastalığı falan boş ver. Bir an önce iyileş. Bizimkiler zulme başkaldırıyor. Kardeşçe bir yeryüzü için kollar sıvandı çoktan. Yıkılacak yakında saltanatı haramilerin. Geç kalma çabuk davran sen de.”

Bu şiiri de o iliştirmişti bıraktığı notun altına:

“Kendinden olmayan tarafa parmak sallayan sultanları
Protesto ediyorum
Uşaklarını onların
Ve bir çağrıyı yineliyorum
Zulmün kalkması için yeryüzünden
Yeryüzünden yoksulluğun kalkması için
Sen gülüşlerini hazırla
İşe yarayacak çünkü
Sokağa erken davran
Erken uyan kuşlardan
Ağaçlar bizimle olacak
Dağlar, dereler
Börtü böcek
Ve bütün iyi kadınları, iyi erkeleri, iyi gençleri yeryüzünün
Aramızda olacak çocuklar da”

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!