Yok Oluşa Karışmamak için Barışmak Gerek
Ne garip değil mi? Her yıl 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyor, etkinlikler düzenliyor ve barış hakkında konuşmalar yapıyoruz. Ancak tüm bu barış söylemlerine rağmen, dünyada hala pek çok yer savaş halinde. Herkes daha fazlasını, daha iyisini elde etme peşinde. Evrende toz tanesi kadar yer kaplamayan dünyamızda, özellikle hayvanlar, kadınlar ve çocuklar büyük acılar çekiyor. Bu acımasız hırsın peşinde koşanlar ise bir gün öleceklerini görmek istemeyen yöneticiler. Peki, 1 Eylül neden Dünya Barış Günü olarak ilan edilmiş?
1 Eylül, 1981 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Barış Günü olarak ilan edildi ve ilk kez 1982‘de kutlandı. Aslında bu tarih, Almanya’nın 1939’da Polonya’yı işgal ederek II. Dünya Savaşı’nı başlattığı günün yıl dönümüdür. Bu tarihle Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri, barış içinde bir dünya mücadelesini hatırlatmayı amaçladı.
Ancak 2001 yılında Birleşmiş Milletler, 1 Eylül’ü değil, 21 Eylül‘ü Uluslararası Barış Günü olarak belirledi. Bu gün, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi için farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Her 21 Eylül’de Birleşmiş Milletler Merkezi’ndeki “Barış Çanı” çalınıyor. Japonya tarafından savaşların insani yıkımını anmak için yaptırılan bu çan, dünyanın her köşesinden çocukların bağışladığı bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerinde, “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı yer alıyor.
1 Eylül, İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı gün olarak Barış Günü ilan edilmiş. Ne kadar düşündürücü, değil mi?
Yok Oluşa Karışmamak için Barışmak Gerek dedik. Savaşlar devam ederse, insanlık kaçınılmaz olarak yok olacak. Belki de dünya, geçmişte bu hırslar ve savaşlar yüzünden defalarca yıkım yaşadı, kim bilir. Hiroşima’ya atılan atom bombası ve günümüzdeki Filistin-İsrail savaşı, hep bu daha iyisini istemenin, bitmek bilmeyen hırsın ve bencilliğin sonuçlarıdır.
Savaşlar, insanın kendi içinde başlar. İnsan, hayatı boyunca kendini arar. Kendiyle barışık olmak; duygularımızı kontrol altına alabilmek ve yaşamımızı amaçlarımız doğrultusunda yönlendirebilmek anlamına gelir. Duygularımızı eğitmeyi öğrenmek, barışçıl bir insan olmanın ilk adımıdır. Kişi kendini yönetemediğinde, başkalarını yönetmeye çalışır. Bu da güç, para veya diğer araçlarla baskı kurmaya yol açar. Freud’un dediği gibi: “Medeniyet insanın üstündeki bir ciladır, yeterince kazırsanız altından nasıl bir canavar çıktığını görürsünüz.”
Kendinizle barışık olun ki herkesle barışabilesiniz. Verici olun ki herkesten alabilesiniz. Hoşça kalın.
Gazeteci/Yazar/Danışman:
Dursun Uzun
Not: Daha geniş bilgi, yorum ve eleştirileriniz için 0533 265 75 63 nolu Whatsapp hattıma mesaj yazabilir ya da dursunuzun33@hotmail.com adresine mail atabilirsiniz.