Deneme,  Gundem Arşivi Klasikleri

Afşar Timuçin, Öncelikle Çok Güzel Bir İnsandı…

Üzerimde emeği çok. Dostluğu başka güzeldi. İncelikliydi. Büyüklendiği hiç olmazdı. Sevgili Osman Bozkurt‘la Çanakkale’deki evimde bile ziyaretimde bulunma nezaketi göstermişti.

Bir gün KYÖD‘e (Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği) konuk etmiştik kendisini. Etkinliğin açılış konuşmasını ben yapmış, kendisini kürsüye davet ederken Prof. Dr Afşar Timuçin diye hitap etmiştim. Kürsüye geldiğinde beni incitmeyecek, hatta onurlandıracak biçimde titriyle hitap etmemi eleştirmiş, “Profesörlük üniversite içindeki bir durumdur, okulun merdivenlerini inince o biter, keşke sevgili Hayrettin beni buraya dostum Afşar diye çağırsaydı” demişti.

Konuşmacı olduğu zamanlar öyle kürsüye çıkıp aklına gelenleri söyleyenlerden biri değildi. Ciddi şekilde hazırlanır, konuşmasını metinden aktarırdı. Diyelim yirmi dakika konuşmuşsa aslında o konuşmanın hacmi kocaman bir kitap kadardı. Birlikte olduğumuz sırada dedim hocam kağıttan okuyorsunuz. Tatlı bir tebessümle, “Sen de öyle yap Hayrettin. Milletin karşısına çıkıp aklına geleni söyleme sakın. Unutma ki orada sınırlı zamanın var.”

Bize dersler vermişti, kendisinin sanat estetiği hakkındaki engin birikiminden, felsefi derinliğinden yararlandırmıştı epeyce bir süre.

Türkiye‘nin, belki de dünyanın en iyi birkaç felsefecisinden biriydi. Büyük şairdi ayrıca.

Onun şiir kitapları hakkında Kasabanın Esintisi adlı dergide yayınlanan yazımı çok sıcak karşılamış, içtenliğiyle ve yazım hakkında söyledikleriyle adeta büyülemişti beni. Bunu asla unutamam.

Birikimiyle, içtenliğiyle dolu başaklar gibiydi Afşar Timuçin. Önce insandı.

Gerek felsefe kitapları, gerek şiir kitapları bir okul olmuştur benim için.

Huzur içinde uyu sevgili hocam.
Sen daima ışığım olacaksın.

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!