Deneme,  Felsefe,  Toplum

Arzunun Tükenişi

İçinde, taa ciğerine dek yapışmış upuzun bir baharat kervanıdır arzu. Her rengin değişik bir tonu, her kokunun farklı bir rahiyası… Yaşam, atılan her adımda biçem değiştirirken istençlerde tükenişe doğru hızla yol alır.

Ötekini koşulsuz kabul etme durumunda boğulurken, Spinoza aklınıza gelsin: ”Daha iyi olanı görüyorum ve daha iyi olduğunu düşünüyorum, ama yanlış olanı tercih ediyorum.”

Geleceğe yönelik umutların yanılgıları ve çokça yanlışları ardından sürüklediğinin o denli ayrımında değilizdir çoğunlukla.

Karşıtımızla yaşadığımız bedensel bütünleşmedeki esrikleşme zaman içerisinde derinlemesine karşılıklı sevgi ve saygıyı üst düzeye sıçratıyorsa tutku genişler. Unutmayalım, duygu yoğunlaştıkça farklı istemleri de devinime sokar.

Arzunun eylemsele dönüşümünde yeni bir dünya kurulabilir. Karşısına geçip (geçici süreliğine) şapka çıkarabilirsiniz!

Arzu nesnesi olarak (libidol anlamda) ilişki sürdürülebilir mi? Sorusunun yanıtını hemen veremeyiz! Diyemiyorum. Günümüzde ilişkiler ağı o denli geniş ki!… Anlık sevgi akışı oluşturulabiliyor ileri teknoloji yöntemleri ile.🤔

Hani, Hamlet Ophelia’ya: ”layd bacağınıza uzatabilir miyim?” diye sorar. Şimdiki ilişkilerde bu tarz sorulara gerek duyulmuyor artık. Arzulayan özne ötekiyle geçmişe göre daha çabuk ilişki kuruyor. Burada şunu belirtmekte yarar var: Dişil ya da eril ayırt etmiyorum.

Şölen adlı yapıtta Sokrates Diotima’yı imleyerek, aşka ilişkin öğrendiği her şeyi bir kadından öğrendiğini ileri sürer.

Bakınız, bu öğrenme hali günümüzde de böyledir. Sanırım, kadının doğurgan oluşu onu erilden daha yetkin konuma yerleştiriyor.

Sigmund Freud ve Jacques Lacan arzunun eksiklikten kaynaklandığını söyler… Ve eklerler: Umut duygusunun temelinde arzu bulunmaktadır.

Filozof Baruch Spinoza: Umudun temelini oluşturan arzu duygusunu eksiklik olarak görmez. Ona göre arzu insanın özüdür.

Gilles Deleuze ve Felix Guattari (birlikte yardıkları bir kitapta): Arzu bir eksiklikten kaynaklanmaz. Arzu üretimin ve yaratıcılığın temelinde bulunan bir tözdür.

Bana göre: Arzu gerçeği yaratır!

Umut azaldıkça, arzu kedere yelken açar. Sevgi çiçeğini filizleyip seviye dönüşememişse hayatın içindeki kıvanç tükenir. Ten ötekini kabul etmez. Yorgunluk söylemi dolaşıma girer yatak odasında, sokakta, çarşıda, pazarda…

Özne ve öteki durumuna geri dönülür.

İstenç sayrılıklaşınca tükeniş başlar… Başka bir elde oyun kurulur… Ayrılık kararını alan bunu içselleştirdiği için acı çekmez. Acı ötekinin midesini rendeler…

Yemeğinden, giyiminden, içtiğinden sözcesi tutkunu olduğun, üzerine yapışmış olan birçok şeyden de feragat ederek maviliklere açılacaksın. Taze soğanın tadını, rokanın limonla temasından sunduğu ekşimsiliği, buğulu sarımsağın kokusunu, folyoda fırınlanmış pastırmanın yumuşaklığını, barbunyanın rakıyla olan tarifsiz ilişkisini yaşarcasına sürdürülebilen bir sevi dünyası hiç olmadı zaten. Hayat çömlekte pişen pavurya çorbasına benzer. Aşka dair bütün romanlar, masallar, hikayeler arzulanan imgelerin izdüşümünden başka bir şey değildir.

Bahar geldi, kapıda; hayat kısa!

Anıl Güven, Atina

#GundemArsivi #AnılGüven #Arzu #Felsefe #ArzuFelsefesi #Aforizmalar #Hayat #İstek #Aşk #Acı #Ayrılık #İlişki #Duygu #Tükeniş #ArzununTükenişi 

Siz de fikrinizi söyleyin!