Deneme,  Felsefe,  Gündem Arşivi Klasikleri

Aydınlanmacı Felsefeye Bugün Nasıl Yaklaşılmalıyız?

Kant, Saf Aklın Eleştirisi’ni bir yöntem kitabı olarak kaleme yazdığında, mantıkta Aristoteles’ten ileri gidilemeyeceğini ve geri de düşülemeyeceğini belirtmiştir. Modern felsefede Kant öncesi düşüncenin önemli kazanımları bulunmaktadır. Örneğin, özne bakışlı evren tasarımında Descartes, ahlak felsefesinde Adam Smith, devlet felsefesinde Hobbes ve özgürlük kuramında Locke’un görüşleri dikkate alınmalıdır. Toplumsallığın ve bireyselliğin diyalektiğini yeniden kurgularken, Rousseau’yu hareket noktası olarak almak zorunludur.

Adaletin ilahi ve/veya doğal değil, toplumsal bir kategori olduğu konusunda, Hobbes’tan esinlenen Hume’un tersine düşünmek mümkün mü? Yöntem konusunda da Kant’ın gerisine düşmemek gerekir. Aydınlanmacılıktan anti-hümanizm elde edebilmek için onu Nietzscheci bir eleştiriye tabi tutmak gerekir ki, bu durumda elde edilen Aydınlanmacılık değil, anti-Aydınlanmacılık ve anti-felsefe olacaktır. Auschwitz, anti-aydınlanmacı ve anti-felsefidir, çünkü Aydınlanmacılığın en kapsamlı kavramı özgürlüktür ve bu özgürlüğe ruhu eşitlik kazandırır, mantık ise harekete geçirir. 

Aydınlanmacı felsefe, kendi içinde çelişkiler barındıran bir harekettir. Kendinde bazen içinde bazen dışında anti-felsefeyi barındırır. Bu nedenle Aydınlanmacılığı kişilere indirgemeden, bir bütünlük içinde bir oluşum olarak, yani sürekli kendini yadsıyan ve kapsayıp aşan bir hareket olarak okumak, meselenin zorluğuna daha adil bir bakış olur gibi geliyor bana.

Prof. Dr. Doğan Göçmen

Siz de fikrinizi söyleyin!