Deneme,  Gundem Arşivi Klasikleri

Dinci Rejimlerle Gelen Kapalı Alan Homoseksüelliği

Bu yazımda anlatmak istediğim, gerek Osmanlı, gerek de diğer Müslüman toplumlar veya kadın-erkek arasına kaç-göç koyan toplumlardaki kapalı alan homoseksüelliğidir. Toplumda kadın ve erkeği birbirinden ayırmak, araya duvarlar örmek, libidonun hiç akmaması gereken yerlere akmasına sebep olur. Metafizik, dinsel doğmaları bırakıp, bilimin önerdiği, toplumda insanlara huzur ve mutluk veren ahlakı kurmalıyız.

Psikolojide kapalı alan homoseksüelliği, karşı cinsin bulunmadığı ortamlarda canlının, libido denen cinsel enerjisini, kendi türünün bireylerine yöneltmesidir.

Yani erkelerin bulunduğu ortamda kadın bulunmaması ya da yeterince bulunmaması, kadınların olduğu ortamda erkek bulunmaması, ya da yeterince bulunmamasıdır. Sürü ya da topluluk halinde yaşayan ve çift cinsiyetli olan hemen her canlıda olan bir durumdur. Sürü ya da topluluk, erkek-dişi dengesine tekrar kavuştuğunda, bu kapalı alan homoseksüelliği de yok olur. İnsan türü için de bu böyledir.

İnsan türünde kapalı alan homoseksüelliğini en fazla erkekler yaşar.

Kadınların toplu olarak olduğu yerlerde, en azından güvenlik için, bekçi ya da harem ağası olarak erkekler bulunurken; erkekler kadın görmeden, sesini bile duymadan yıllar geçirir. Askerlik, denizcilik (özellikle eski çağlarda), uzak şantiyeler, madenler ve hapishaneler; erkeklerin aylarca ve bazen de yıllarca kadın kavramını unuturcasına yaşadığı yerlerdir. Ülkemizde ve dünyanın pek çok ülkesinde, mahkumların yüzde seksenbeşinden fazlası erkektir. Kadın mahkumların suç hikayeleri de genellikle onları suça iten bir erkekle başlar. Pek çok tiyatro oyununda (Shakespeare’in Sezar oyunu özellikle) ve filmlerde (On İki Öfkeli Adam özellikle) hiç kadın yoktur.

Bütün bu yaşamsal sorunların üzerine bir de dinlerin kadın ile erkek arasına duvar örer.

Zaten toplumda en ciddi tabu ve yasaklar, cinsellik üzerinedir. Dinler de kendisini ahlaklı göstermek ve metafizik aleme (gayb) ulaştırmak için, bedensel zevklerden uzaklaşmayı emreder veya tavsiye eder. Yüksek dağ başlarında, ıssız çöllerdeki manastırlar ve tekkeler, dünyayı terk etmek isteyenleri çağırır. Bu çağrıya uyanlar ya da uyması beklenenler, genelde erkeklerdir. Bu tip kurumlar sık sık homoseksüel seks skandalları olur.

Çünkü cinsellik, yemek-içmek ve tuvalet gibi, Maslow ihtiyaç piramidinin tabanında olan bir ihtiyaçtır. Öyle yok edilmez, yok olmaz. Bir insana cinselliği hiç yaşama demek, hiç yemek yeme, su içme demek gibidir. Siyasal İslam’ın diliyle konuşursak, fıtratın bir parçası da libidodur ve illa akacak mecrayı bulur. Kadın ve erkeğin birbirine uzak olduğu toplumlar, homoseksüel ilişkileri önce yaygınlaştırmaya, sonra normalleştirmeye mahkum olurlar. Antik Yunan’dan beri bu böyle olmuştur. Afganistan’da Bacca Bazi‘nin varlığı ve Taliban rejimi ile kurumsallaşması da bundandır. Tarikatlarda sık sık duyduğumuz skandalların da sebebi budur. Benzer skandallar, Roma Katolik kilisesi tarihinde papa 16. Benedictus‘un, 2016 yılında istifasına sebep olmuştur. (Katolik kilisesi tarihindeki 2. papa istifasıdır bu). Papalığın çocuk tacizcilerini koruduğu imajı, Katolik kiliselerine bağışları yarı oranından fazla azaltmıştır. Bu da Papanın istifasına yol açmıştır.

Rıza Zelyut’un Osmanlı’da Oğlancılık adlı kitabını okuyunca, bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Çünkü teşhisi doğru koymak ve açıkça ilan etmek lazım. Lisede bize divan edebiyatı anlatan öğretmenler yıllarca yalan söyledi. Oğlan diye genç kızlara deniliyormuş, şarap denilen aşk şarabıymış da falan filan. Oysa o şaraplar, sahici şarap. Zira Şiraz’ın şarabı olmasaydım, şair olmazdım, kırmız şarap şöyle, güç şarabı böyle diye dizeler yazıyorlar. Sevgilim, yüzünde kıl çıkmış, sen sevilmez oldun, git tıraş ol diye dizeler yazmışlar. O dizelerdeki her şey, yaşanmış olaylar ve hissedilen duygular. Kanuni ve Fatih, kendilerine içki sunan Hristiyan oğlanların güzelliğine şiirler yazmış. 2. Selim, Peçevi’nin tarih kitabının yazdığına göre, hamamda bir oğlanı kovalarken düşüp, kafasını yaralayarak ölmüştür. Google amcaya veya Yandex dayıya Osmanlı’da oğlancılık nedir diye sorarsanız, size benden çok şey anlatacaktır.

Altını çizmekte fayda var, bu yazımda anlatmak istediğim; gerek Osmanlı, gerek diğer Müslüman toplumlar veya kadın-erkek arasına kaç-göç koyan toplumlardaki kapalı alan homoseksüelliğidir. Toplumda kadın ve erkeği birbirinden ayırmak, araya duvarlar örmek, libidonun hiç akmaması gereken yerlere akmasına sebep olur. Metafizik, dinsel doğmaları bırakıp, bilimin önerdiği, toplumda insanlara huzur ve mutluk veren ahlakı kurmalıyız.

Sinan Kemal

 

Siz de fikrinizi söyleyin!