Şiir

Diyeti Buysa Ömrümün… Sen Yaşa, Ben Yerine Ölürüm!…

Var ettiğin, kahrettiğin, katlettiğin bütün zamanlarımı toplada al git…
Çaldığın salt ömrüm olsa, gam yemem inan ki bana…
Çaldığın, bendeki ben…
Saflığım, umudum, inancım ve yaşama, insana dair güvenimdir inan…
Duygularımı, el değmemiş güzelliklerimi kirlettin…
Talan ettin ömrümü…
Beni, sadece benden değil….
Beni, hayattan, senden, sevdamdan..
Özcesi, güzellik ve insanlık adına ne varsa onlardan ettin!…
Ama, varsın olsun…
Sen, sağ ol…
Senin işin, hep tıkırında olur…
Bencileyin, gam yükü eşekleri oldukça…
Sen gibi yük vuranlar hep ve çok olur…
Senden arda kalan ben, bana bakınca anladım ki…
Bunu bana, sana kanan ben öğrettim!…
Hayat ve dünya, aptalların diyetleriyle bina ettiği şarlatanların şatosuyla doludur!…
Olursuzlukların tutsaklığında, ihtirasların ve zaafların kölesiyse insan..,
Diyeti kahır ve gözyaşıdır…
Geç ve geçmişliğinde kavramışlığımda, bunu…
Kendimi…
İçi boşaltılıp, şarabı telef edilmiş bir şişe gibi hissetmelerdeyim…
Bilesin ki;
Senden bana, kala kala…
Şaraba hasretliklerde, ömür tüketmeye tutsak bir şişelik, soğuk cam ömürlük…
Hasarlı, virane bir hayat kaldı…
Depremlerde harap-türap olmuş binalar gibi…
Üstüme üstüme yıkıldıkça, ben…
Kendi ağırlığımın ve acılarımın ağırlığı altında…
Biçareliklere tutsaklıklarda…
Un-ufak olmalarda ömür tüketmelerdeyim!…
Ömür, tarumar…
Yürek, virane!…
Duygularımsa, onarılmamacasına kırık dökük!…
Camlığını bile fark edemeyen, o şarap şişesine dönmüşlüğümde…
Boşluk dolduruyorum adeta, evrenin bağrında…
Bendeliklerden ırakta, için için çürümelere tutsaklıklarda!…
Ben, şimdi sensiz senliliklerde…
Boşalır boşalır, dolarım kendime…
Bir dolap beygirliğine fit olmuş ömürlüklerde…
Olmayan suları, dolmayan küplere, dönmeyen çarklara döker dururum…
Nafileliklerin bezginliğini içerim, hüznümden! Sarhoş olan akşamların efkarına bürünerek…
Ben içerim, sarhoş olup geçer kendinden gece ve şehir…
Onlar ağlamaya durdukça…
Ben, tesellilerde ömür eskimi dillendirmelere koyulurum…
Gece, kent ve ben mecalsiz yıkılırız en sonunda birbirimizin üstüne…
Kah bir çöpcü, kah bir ayyaş,
Çokça da küfürbaz aksi bir ihtiyar vurur kıçımıza tekmeyi…
Ben, sensizliğin kederlerinden sarhoş…
Kent, beni taşımaktan bıkkın ve yorgun…
Gece ve karanlıksa, artık hıltı çıkmışlıklara tutsaklıklarda…
Geçinip gideriz işte şunun şurasında!…
Gördüğün gibi,
Şimdi, senden arda kalan bende…
Kahır yüklü, yıkık dökük, çökkün omuzlar…
Kekre mi kekre, bir ağız tadı…
Salkım saçak dökülmekten helak olan, gözyaşları…
Velhasıl, ayyaşların içine tükürdüğü şu yorgun kent misali…
Bedbaht bir beden kaldı!…
Ama, varsın olsun…
Ben, benle ve elemlerimle avunurum…
Yeter ki sen mutlu ol, keyfine keder, ömrüne elem düşmesin…
Diyeti buysa ömrümün ve sevdamın bana…
Sen yaşa, ben yerine ölürüm!…
Sen yaşa, ben yerine ölürüm!…

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Siz de fikrinizi söyleyin!