Deneme,  Edebiyat,  Gundem Arşivi Klasikleri,  Şiir

Genç Bir Arkadaşa Mektup

Genç Bir Arkadaşa Mektup
Gündem Arşivi Kurucusu İlkay’a…

Kuşlara çekinmeden uçabilecekleri bir gökyüzü ısmarlayayım derken sana yazacağım mektubu biraz geciktirmişim. İhtiyarlığıma veya düşbazlığıma ver ve kusuruma bakma. Mektup dediğim de bir iç dökme işte.

Bildiğinden başka bir şey bilmeyen insanlar arasında şiire karışıp yaşamak bir çıkış belki İlkay. Bir kaçış ya da. Seninle bu çıkışı ya da kaçışı konuşmak istiyorum ne zamandır. Yazma nedenim bu. Daha çok bir iç dökme, bir iç konuşma, tanık olmanı istediğim.

Aslını sorarsan kendimi arar gibi kaybolduğum zamandan beri bunları konuşabileceğim birilerini hep aradım. Baltalardan kaçan bir orman gibi aradım. İnsanı aramaya kendimden başlayalı müzmin bir huya dönüştü bu arayışlarım. İyiden iyiye bir yolcuyum artık. Üstelik yolum suyunkinden uzun. Ama bunun için bana acıma.

Bunca arayışların ve yolculukların arasında ne zaman bir gül ıslık çalsa sokakta oluyorum. Orada sonsuz azınlıklara karışıyorum ve bu ruhuma iyi geliyor İlkay. Kitapların arkasına geçip oradan dünyaya karşı çıkmak ya da dünyadan yana olmak da iyi geliyor ruhuma.

Şimdiye kadar aldığım yaralar önemli, toplamıma bir hayli katkısı var çünkü. Zoru seçip kendime sarılmam bu yüzden olabilir mi? Şiire sığınmam ya da… Düşlerimi yorumlarken bunları düşündüğüm oluyor. Kendimi düş yorumcusu sandığım anlar da eksik değil. Bunlar olurken bir delikten dünyanın bütün acıları kalbime sızıyor. Bir türlü önüne geçemiyorum. O sızılardır benim şiirlerim işte. Sevinçli ve umutlu bir şarkıya dönüştüklerinde mutluluğun tadına dokunuyorum bir yanımla sanki. Ya da bana öyle geliyor.

Bazen kendime saçma sapan sorular sorduğum oluyor: Eriyip su olmayı düşünmeli mi şair? Dünyanın her bir parçasına karışmak için başka yolu var mı? Tepelerde kütle halinde duranlar vicdandan kalelere dönüşebilir mi? Asıl zirvenin aşağılarda olduğunu bir şair kimden öğrenir? Sahi bir şair vicdandan kale olmak zorunda mı aynı zamanda? Verili olanla hesaplaşmak mıdır şairin işi? Ya da şairin ve şiirin işi ne? Elinden tutacak olan bildikleri midir yoksa unuttukları mı bir şairin? Bir dil bilgisi, bir yol bilgisi olmadan; itaatsizliği seçmeden geleceğe sağlam halkalar atmaya kalktığında telaşa ve yanlışa düşmez mi? Her şeyin kirlendiği, kirletildiği, insanları yalan makineleriyle kontrol altına alıp etkisizleştirdikleri bir dönemde şiir yazmasak ne yaparız? Kuşların, böceklerin, çiçeklerin imdadına nasıl koşarız şiir yazmasak? Cesedi kıya vuran bir bebeği yaşatmak için fidan diksek yeşerir mi şiir olmayınca? Zeytinin gözyaşlarını silebilir miyiz binlercesi, on binlercesi kıyıma uğradığında? İda’da Cerattepe’de, Soma’da ve her yerde ağaç kırımlarına karşı nasıl durulur? Bizim cephanemiz şiir midir yoksa?

Bir şey daha: Bir şiir savaşa karşı çıkabilir mi? Bu soruyu bana savaşta bütün yakınlarını kaybeden bir çocuk sordu. Bir kent gibi sustum karşısında ancak. Külden bir kent gibi.

Bugünlerde sözcüklerin huysuzlukları da üstünde! Ne yapabilirim ki? Olmuyor! Bir türlü yazamıyorum. Bari aç karnıma bir iki şiir okuyayım diyorum,  fakat yorgun olduğumu hissediyorum. Bazen dilimi dişlerimle koparıp tükürmek istiyorum. Ustanın, “Ne gelir elimizden insan olmaktan başka” sözü elimden tutup kaldırmasa işim zor. Ama geçici bir durum. Böyle hallerde şiir üzerine düşünüyorum. Daha fazla kitabın kapağını aralıyorum. Hiç de fena değil ilkay. Ne dersin?

Bu arada daha önce sen bana, “Şiir üzerine ne düşünüyorsun, şiirle şairin bağı nasıl olmalı” şeklinde bir soru mu sormuştun ?” Ya da öyle mi anımsıyorum! Hazır böyle bir mektup yazmışken fikrimi de söyleyeyim buna ilişkin:

Şiire, şiirden önce insan gerek İlkay. Şiirin duyguya, düşlere, duyarlıklara ihtiyacı var. Gülüşlerle sulanmak ister dizeler. Gidilmemiş yerlerin, yaşanmamış aşkların, kurulmamış dünyaların özlemiyle… Şiirin ruhudur çünkü bunlar. Acıyı bal eylemenin başka bir yolu da yok bence.

Şiir yazarak kendimi keşfettim, sakın bunu basite alma. Çok şükür, şiir sayesinde yeryüzünde yalnızca kendimi algılama kolaylığına düşmüyorum. Eğer öyle olmasaymış farkına varmadan nasıl bir hapishaneyle kuşatılmış yaşardım kim bilir! Verili olanla yetinir pek fazla da merak etmezdim üstümüzden olup bitenleri. Açık söyleyeyim başkalarının acılarına kayıtsız kalmadımsa bunu şiire borçluyum. Kendi acılarımla başa çıkamazdım yoksa.

“Nasıl bir şiir yazmalı ki doğrulsun insan / düşe kalka adımlasın yolları kendine doğru, kendine ulaşsın?” Bugünlerde bunları düşünüyorum. Çıldırmış olabilir miyim? Belki de! Bu sabah ülkemizden ve yeryüzünün çeşitli yerlerinden geleceğe iyi duygular taşıyan şiirler okudum. Onların eşliğinde dünyayı kokladım. Gitmekte ve gelmekte olana dokunmaya çalıştım. Ben şiir okuyunca sanki yanmış yıkılmış evlerin bacaları yeniden tütüyor, kesilen ağaçların yerine herkes fidan dikiyor. Gökyüzüne ektiğim çiçekler silahlardan önce davranıp kana bulanmasını önlüyor dünyanın… Aşk kazanıyor, barış kazanıyor. Öyle gözüküyor ki şiirle yürüyecek yolum var daha. Yaş alacak ve yaş aldıkça arınacak yolum. Laf aramızda yaşlandım da aslında.

Taşlardaki sessizliği kana kana dinlemek büyülüyor beni… Bunun için bir orman gibi sussam istiyorum her seferinde. Yolculuğum sırasında kör bir dervişe yol sorduğumu daha önce de söylemiştim sanıyorum. Ölülerin tuttuğu günlükten harita yaptığımı da kendime… Renklerin sesini ezberledim İlkay. Aşkın hiç halinden suç haline geçerken lazım oluyor çünkü. Uçurumlarla sevişmek istiyorum ama kollarım yetişmiyor. Bunun için de bana üzülme. İyi şiirler yazarak telafi edebilirim bu eksikliğimi. Biliyorum ki yaşam şiirle yenilenir. Dünya şiirle kabuk değiştirir.

Mektubumu özellikle dağınık tuttum. Bana yazarsan eleştirilerin arasında bu dağınıklığım da olsun mutlaka.

Bu mektubun yanıtı geldiğinde belki de sözcüklerden bir hançer yapıp saplamış olacağım kendime. Ya da kendimi toprağa karıp yeni sözcükler arayacağım. Daha umutlu, daha sevinçli şiirler yazmak için bir işe yarasın ve Tanrı bana yardım etsin diye İlkay.

Yeniden yazıncaya dek. Yeryüzü selam ile.

Hayrettin GEÇKİN

Editörün Notu: Bu mektuba yazılan cevabı okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

Siz de fikrinizi söyleyin!