Deneme,  Felsefe,  Gundem Arşivi Klasikleri

Hümanizm, Modernizm, Barbarlık

Yeryüzünü yaşanmaz konuma getiren unsurlar üzerine kafa patlatırken; karşılaştığım görmezden gelme durumunun altını irdeledikçe önüme aydın insanın edimsizliği ve yorgunluğu düştü.

Doğu’nun penceresinden Batı’ya bakarken ulaşılmaz gibi görünen birçok değerin içinde kan torbaları dolu.

14. Yüzyıldan başlayan Hümanizm düşüncesi aradan geçen onca yıllara karşın bir iki adım yol alabilmiş. Ama söylemlerdeki yüceltmeler insan anlağıyla örtüşmüyor.

Desiderius Erasmus günümüzde yaşıyor olsaydı, bugünkü dünyaya bakar ve kusardı!…

Modernizme yönelik derin çözümlemelerde bulunulan Theodor Adorna (Frankfurt Okulunun önde gelen filozofu) iyi ki yaşamıyor.

Güzel ve yaşanılabilir bir dünya düşünü mayalamak isteyenler (ki; bunlara Kant’ı Hegel’i de katmak durumundayım) düşlemlerinin yaşamsal alana çok az bir etki yapmış olduğu görselerdi derin üzüntü duyarlardı.

İlkçağ’dan günümüze süregelen doğaya ve insanın insana saldırganca tutumu her geçen yüzyılda daha da çoğalmakta. Taşla, metal kamalarla başlayan saldırganlıklar günümüzde kıyımın eşiğine dek uzanmış bulunmaktadır.

Soy, inanç yapıları üzerine kurgulanan savaş ve eylemler insanlığımızı, insancıllığımızı kinci bir yapılandırmaya bilinçli olarak yönlendirmektedir.

Schopenhauer’in tanımlamasına göre: ”İnsan doğası gereği kötüdür.”

Sokrates: ”İnsan doğası iyidir.”

Marx: ”İnsan doğrudan doğal bir varlıktır.”

Bunu anıştıran binlerce tümcelik görüş kitap sayfalarında bulunmaktadır. Günümüzde uluslar, devletler gelişim özürlü siyasal erkçe yönetildiğinden gönençli bir yaşama ulaşamıyor insanlık. Kişinin ya da azınlıkta kalan kitlelerin istem ve istençleri üstü açık düşten ileri gidemiyor…

Barbarların istilası altındayız. Barbarlıklarını da kutsallık üzerine yapılaştıran anlayışla iç içe yaşıyoruz. Bilmiyorum, ayırdında mısınız; direnme olgusunu unuttuk!…

Tutkularımızı toprağa gömdük. Artık sevgilerimiz bile bahar kokmuyor… Bademşekeri emercesine öpüşemiyoruz; sevişmelerimiz yalınlığından çok uzak, zaman geçirmek için zorunlu bir eyleme dönüşük…

25 Mayıs 2024
Selanik
Anıl Güven

Siz de fikrinizi söyleyin!