Toplum

Kapitalizmin Özel’leri

Kapitalizmin Özel’leri ve Kendini Her Haman Haklı Görme Hastalığı…

İnsan doğası gereği bencil bir o kadar da gururuna düşkün bir varlıktır.

Kapitalizmi anlatmaya gerek yok. Dağ başında hayvan otlatan da şehirde belediye başkanlığı yapan da kapitalizmin ne olduğunu biliyor artık. Kapitalizmin özelliklerinden bir de (bana göre) kişiyi haklı görme sendromuna esir etmesidir. Kişi kendini hep haklı görürse inatlaşma başlar. İnatlaşma restleşmeyi o da gerginliği yani krizi ve kaosu yaratır. Şimdi gelin işin kökenini oluşturan kendini haklı görmenin neden ve sonuçlarına bakalım.

“Her türlü ilişkide en çok yaşanılan sorunlardan birisi de taraflardan birisinin ya da her ikisinin ısrarcı biçimde haklı çıkma çabası içine girmesidir. Bu tutumun ortaya çıkmasının en önemli nedeni diğer insanların gözünde küçük düşeceği ya da kendi gözünde kendi değerini yitireceği (ya da yitirdiği) kaygılarıdır. Diğer yandan her insanın yaşanan her türlü sorunda kendini haklı görme eğiliminde olması ve karşıdakinin haksız olduğunu düşünmenin insanın kendisini tümüyle haklıymış gibi görmesine yol açması da bu tutumun oluşumunu desteklemektedir.”

Özgüveni zayıf ya da zayıflamaya başlamış kişilerde görülen bu durumun sonuçları hiçte iyi neticeler vermez. Biraz daha açalım…

Israrlı bir biçimde haklı olduğunu kanıtlamaya çalışma, karşı tarafın daha savunucu bir tutum sergilemesine yol açarak tartışmanın daha da büyümesine ve çözümsüz bir hal almasına yol açmaktadır. Ortaya çıkan kısır çekişme herkesin sorunun yalnız kendisinin haklı olduğunu düşündüğü ya da kendisini mazur gösterebilecek yönlerini görmesine ve karşı tarafın bakış açısını görememesine yol açmaktadır. Sonuçta zıtlaşma, kırgınlıklar ve onarılması güç sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Özellikle eşler arasında böyle bir durum ortaya çıktığında konu aylarca/yıllarca sürebilmektedir. Sağlıklı bir iletişim kurulabilse çözülebilecek incir çekirdeğini doldurmayacak birçok konu çözülemeden eşlerin her ikisi için de mutsuzluk kaynağı olarak ömür boyu sürebilmektedir. Biraz daha derine girersek haklı çıkma kültürel gelişimini ve kişilik oluşumunu tamamlamamış kişiler buna ihtiyaç duymakta hatta bunu bir kaçış rampası olarak görmektedirler.

Şöyle ki; Kimlerin daha fazla haklı çıkma gereksinimi içinde olduğu incelendiğinde, özgüveni ve özsaygısı yetersiz olan kişilerin daha fazla böyle bir gereksinim içinde oldukları görülmektedir. Kişilik yapısı olarak ele alındığında ise narsistikler büyüklüklerini kanıtlamak ve karşıdakini aşağılamak için, paranoidler, kuşkularına kanıtlar bulmak için, obsesifler ise her şeyi denetim altında tutabilmek için haklı çıkma çabası içine girerler.

Bu konu hakkında çok uzun yazılar yazılabilir. Konferans bile verebilirim ama toparlarsak ve özetlersek: Başkasının hatalarını görmeye çalıştığınız kadar, kendi hatalarınızı da görün. Birçok kişi (özellikle bir tartışma anında) kendi hatasını görmenin ya da kabul etmenin kendisinin tümüyle haksız olduğu anlamına geldiği yanılgısına kapılır. Oysa kişilerarası ilişkilerde yaşanan çatışmaların çok azında tümüyle tek tarafın sorumluluğu olur. Bahaneler üretmeden insanın kendi hatalarını kabullenmesi yaşadığı olumsuz duyguları yumuşatan bir etki göstermektedir.

Haklı olduğunu kanıtlamaya çalışırken neyin nasıl söylendiği de çok önemlidir. Köşeye sıkıştırmaya çalışan üslup, karşı tarafı daha da savunucu olmaya itmektedir. Bu nedenle üslubunuza dikkat etmeniz gerekir.

Şimdi Kapitalizmin Özel’leri ve bu konu ile bağlantısına bakalım. Dünya 5 toplum evresi geçirmiş biliyorsunuz.

İlkel Toplum, Köleci Toplum, Feodal Toplum, Kapitalist Toplum ve Sosyalist Toplum. Biz henüz Kapitalist Toplumu geçemedik. Bu toplumun içinde demokrasi, monarşi, oligarşi, Teokrasi vb yönetim biçimleri de var malumunuz. Biz demokrasi üzerinde konuşalım. Diğerleri her biri ayrı bir panel konusu. Demokrasi Cumhuriyetle yönetim şeklinin çoğunlukta olduğu dönüşümü ve idaresi en kolay yönetim biçimidir. Türkiye açısından bakarsak 80 siyasal partinin sadece 7 tanesinin aktif olduğu bunlarında en fazla 4 veya 5’inin TBMM yer alabildiği gözlenebilmektedir. Yeni ortaya konan ve koyanların bile daha tam anlam veremedik Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Kamuoyu adıyla tek adam rejimi kendi iktidarını devam ettirebilmek için Makyevelist ve Göbbels tarzı siyaseti fazla yapmak zorunda kalan bir yönetim şeklini zaruri hale getiren bir yöntem. Bu nedenle kendi muhalefetini de yaratmak zorundaydı. Bu sebeple muhalefetin içine kendi kurdurduğu üsluplu olarak kendine eleştiri yapan, hafiften söven, hakaret eden partiler kurdurur. Bu partileri yine kendi içinden çıkarttığı eski bakan ve yöneticilerinden ve eski arkadaşlarından oluşturur ki kendisinden memnun olmayan tabanın konsolidasyonu bozulmasın, başka yere gitmesin. Bunları şu parti ya da bu parti diye adlandırmaya gerek yok. Herkes bunları biliyor.

Şimdi gelelim ana muhalefete ve yavru muhalefetlere. Ana muhalefet partisi durumundaki CHP’de girdiği her seçimi iktidara karşı kaybetmiş bir genel başkanın altında ezik kalmış, ikinci adamın içindeki uhdeleri ve bunca biriktirdiği gücü kullanamamış öfke, hırs ve istek dolu niyetlerini hayata geçirmek isteyen 11 yıllık genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu devirmesi sonucu izleyeceği yol ne olacaktı. Önce CHP’nin Atatürkçü ilkeleri vb. sloganlarla ekranlarda boy gösterdikten sonra anlaşılmaz bir şekilde yumuşamaya başlaması sözde normalleşme adı altında toplumun temel protesto ihtiyaçlarından kaçmak için sinir uçlarında bulunan mitingleri yapıyor görünerek, zaman kazanmaya çalışması sol tabanda ve iktidara karşı olan tabanda karşılık bulamadı. Sosyal medya başta olmak üzere toplumun bütün muhalif kesimleri erken seçim diye bas bas bağırırken mecbur kalıp 1,5 yıl sonra erken seçim istemesinin temel nedenini açıklayamaması oy kaybına neden olmuş bundan, bunlardan bir şey olmaz, olamaz algısı yerleşmiş durumda. Tabii bütün bunların hız kazanması Özel’in Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra oluyor.

Şimdi gelelim Özel’in neden 1,5 yıl sonra erken seçim istemesine. Bana göre asıl sebep şu: Özel ikinci adamlıktan birinci adamlığa geçmesinin yanlışlığını gördü. Bu bir hataydı. Özgüveni zayıflamış, bu konuda kendini haklı görmeye başlamıştı. Karşısında 22 yıldır ülkeyi iç ve dış politikayı idare eden, S 400 savunma silahları, ülkeler arası projeler ve antlaşmalar, enerji, ilaç ve silah kartellerinin Türkiye üstündeki oyunları, Orta Doğu’nun dumanı, Su savaşlarının gelecekteki etkileri Yeşil Duvar projesinin yönetimi, Kürt ve doğu sorunu ve daha birçok dış politikaya bağlı ülke geleceğini ilgilendiren durumlar. Bir de 3. Dünya Savaşı dedikodusu çıkınca Özel iyice çuvalladı ve bu yükü kaldıramayacağını anladı. Erken seçim isteyip bir şekilde 3 – 5 ay sonra iktidara geldiğinde bu enkazı nasıl kaldıracağını bilmediğini ve buna kadro ve birikimlerinin olmadığını görünce seçimden kaçmaya başladı. Bu 1,5 yıl süre içinde bütün bunları aklı sıra öğrenecek, hazırlanacak ve seçime girecekti. Saraya gidip bunlarla ve başka ŞEYLERLE yüzleşince yüzü yere düştü ve yumuşamaya ve normalleşme demeye başladı.

Özel’in en büyük hatası Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında uzun yıllardır bu gerçekleri bilen biri olarak CHP’ye genel başkan olunca lider olacağını da zannetmesiydi. Birkaç muhalif kanalda kendisine CHP lideri diye hitap edilse de lider olamadığını ve olamayacağını gördü. Sarayda gördüğü YÜZLEŞME O’nun koltuğu emanetine devretmesi ve emekli olması gerektiği gerçeğini kulağına fısıldadı. Erdoğan için Özel Kılıçdaroğlu daha kolay bir lokmaydı. Çünkü liderlik konusunda tam bir çömezdi.

Şimdi gelelim haklılık sendromunun siyasetteki yansımasına ve Özel ile olan ilgisine. Özel GERÇEKLERLE YÜZLEŞİNCE içine girdiği durumdan çıkmanın en kolay yolunun kararlılık göstergesi ve haklılık inatlaşması olduğunu düşündü. Şu anda da onu yapıyor. Özgüveni yıpranmış oturduğu koltuğun altında patlamaya hazır kaç çeşit bombanın olduğunu önceden görememişti. Bu yüzden kendi tabanı ve parti içi muhalefetiyle kavgaya başlamış ben haklıyım, bana güvenin triplerine girdi. Bu konu çok uzatılabilir, örneklendirilebilir. CHP bu yapısı ile kendisine gelen iktidara tepki oylarını da kaybedecek, tüzük kurultayında da genel başkan seçimli olağanüstü kurultaya çevirip Özel’li koltuktan indirecekler. İktidarı almayı başarırlar mı. Bilemiyorum ama kısa yol öngörü olarak hayır diyorum. Erdoğan ölene kadar bu ülkeyi yönetir ve yönettirir. Düşünün bir kutu beyaz boyanın içine birkaç damla attığınız siyah boyayla rengi değişen kutunun içine ne kadar beyaz katarsanız katın hiçbir zaman o beyaz rengi elde edemezsiniz. Çare yeni bir kutu beyaz boya almanızdır. Kolay gelsin sevgili okuyucular.

Eleştiri ve tepkilerini 0533 265 75 63 nolu whatsapp hattına veya dursunuzun33@hotmail.com adresine iletebilirsiniz. Hep beyaz kalmanız dileğiyle hoşça kalın!

Dursun Uzun

30 yılı aşkın süredir gazetecilik yapıyor. 2010 yılında Karıcığım Sevgilim Olur musun adlı kitabının ilk baskısıyla yazarlığa adım attı. Kitabın ikinci baskısı uzun bir gazetecilik/danışmanlık ve siyasi coğrafyadan sonra 2019 Kasım ayında yapıldı. Şu anda ülkenin her yerine ulaşıyor. Diğer eserleri Şehrin Çıkışlarını tutun (şiirler) Altta kalanın canı çıksın (Öyküler) Çakal kapısında yatırılan aslan Melda (roman) Çocuk kitapları 12 kitap Eğitim yayınları / Sosyal sorumluluk projeleri/kamu spotları 55 yaşında Tokat/zile doğumlu Mersinde yaşıyor. Evli Atatürkçü 3 çocuk babası...

Siz de fikrinizi söyleyin!