Biyografi,  Gundem Arşivi Klasikleri,  Kitaplar

Necip Hablemitoğlu

“O, Bir Fırtına Kuşuydu”…

Evli ve iki kız çocuğu babası olan Necip Hablemitoğlu Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapmıştır. Orta Avrupa ve Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürütmüş, ve bu konularda çeşitli projelerde aktif rol almıştır. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesinde doktor öğretim görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi derslerini verdi. Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile evli, Kanije (Kanije, Osmanlı devletinin en batıdaki kalesi) ve Uyvar (Uyvar, Osmanlı’nın en kuzeydeki kalesi) adında iki kız çocuk babası idi.

Cemaat’in Emniyet’e sızdığını ilk onlar fark etti. Raporlar hazırladılar, kitaplar yazdılar, soruşturmalar başlattılar, davalar açtılar… Karşılığında başlarına gelmeyen kalmadı. İftiralara maruz kaldılar, tehdit edildiler, mesleklerinden uzaklaştırıldılar, hatta öldürüldüler! FETÖ davasının iddianamesine, onların yıllar önce başlattıkları mücadele de dahil edildi…

Necip Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 günü Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi dersini verdikten sonra aracına binip Ankara Üniversitesinden ayrıldı.

Evinin bulunduğu Çankaya’daki Portakal Çiçeği Sokağı’na vardığında hava kararmıştı. Dışarı adım attığı anda arkasından yaklaşan bir el, kafasına ve ensesine iki kez ateş etti.

Saldırganlar iz bırakmadan kaçtı. Cesedin başında ağlayanlar içindeki en dikkat çeken isim, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) savcısı Nuh Mete Yüksel‘di. Mikrofonlar uzatılınca; “Çok büyük bir vatanseverdi. Kendisini feda etti” dedi.

Hablemitoğlu ve Yüksel’in tanışmaları, cinayetten üç yıl öncesine, Gülen Cemaati’ne açılan soruşturmaya uzanıyordu.

“Başka Türkiye yok” diyerek yola çıkmış ve bunun bedelini canıyla ödemiş gerçek bir vatansever Necip Hablemitoğlu, “Köstebek” kitabında devlet kademelerindeki örgütlenmeleri, devletin nasıl ele geçirildiğini, devlet-paralel devlet çekişmelerini ve açacağı sonuçları kuşkuya yer bırakmadan belgelerle ispatlıyor.

Hablemitoğlu, Cemaat tehdidini anlattığı ‘Köstebek‘ isimli kitabını yazarken PKK’lı olduğu iddia edildi, hakkında davalar açıldı, evi basıldı, telefonları dinlendi, tehdit mektupları aldı. Fakat o, geri adım atmayacak denli yürekliydi. ‘Köstebek‘te şöyle yazmıştı:

“Her gerçek kamu görevlisinin mağdur olma pahasına elini taşın altına koyması; devletimizin, tam bağımsızlığımızın geleceği açısından canının yanmasını, bedel ödemesini göze alması gerekiyor. Çoğunluk seyrettikçe, mücadele eder gibi yaptıkça, Fethullah Gülen’den, Müslüm Gündüz’den, Metin Kaplan’dan daha cesur ve namuslu olmadıkça, daha çok Asteğmen Kubilaylar, Uğur Mumcular, Ahmet Taner Kışlalılar, Bahriye Üçoklar, Muammer Aksoylar aramızdan yitip gidecekler.”

Yıl  1925: Büyük Atatürk, genç Cumhuriyetin yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu: “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz…”

Yıl 2002: Dr. Necip Hablemitoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olma yolunda, devrimlerden dönüş sürecinin sancılarını yaşıyor…”

Şeriat, iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece simgesel, klişeleşmiş adı. Mürtecilik yani gericilik de artık salt dinsel anlamda kullanılmıyor. Bunlara karşı olmak, onaylamamak artık yetmiyor…

Necip Hablemitoğlu’nun yazdıkları, tespitleri ilgili kurumlarca ciddiyetle dikkate alınsaydı, hak ettiği değeri görebilseydi ne Cumhuriyet kaybederdi ne de ülkemiz. 15 Temmuz darbe girişimi ve sonuçları gibi, nice yaşadığımız olaylar yaşanmazdı. Ülkeyi yönetenler beka tehlikesinden bahsediyor, bu tehlike de olmazdı.

Akıllı insanlar tarihten ders alır, her şey yaşanarak öğrenilmez.

Necip Hablemitoğlu‘nun Değerli Eşi Şengül Hablemitoğlu‘nun ifadesiyle “O, bir fırtına kuşuydu, en ağır rüzgarda bile, rüzgara karşı uçtu…”

Serdar Yılmaz

Siz de fikrinizi söyleyin!