Deneme,  Gundem Arşivi Klasikleri

Siyah Beyaz Gıdılar Renkli Sohbetler

COVİD 19’lu 2020 BAHARI

Kaldırıp koymasan bile üç mevsimi bir tarafa, en çok baharı severdin. Ne çok bahar gelip geçti sen gideli… Hani şarkıdaki gibi; tadı yok sensiz geçen ne baharın…

Gittiğinden beri ben, bir aceleyle kovalıyorum baharı ki sorma… Nisan 1 dedi mi, dalıyorum içine. Koşar adım yürüyorum, ihmal etmeden selamlamayı çiçeği, böceği. Ne kadar hızlı, o kadar çabuk bitip dönsün diye evine…

Sekizinci bahardı. Çok koşmuş olmalıyım ki doktorlar verdiler elime iki değnek; ”Otur ya da yat!” dediler. “Peki,” dedim…
Geçmek bilmedi geçtiğimiz bahar. “Oh!“ dedim. İyiyim artık. Koşamasam da yürürüm yavaş yavaş, sonunda biter gider olmasa da çabucak… Amma velakin bu kez de Covid 19 geldi kuruldu baharın içine. Hem de başköşeye.

Sen şimdi soracaksın, ‘O da ne?’ diye. Öldürücü bir virüs tüm dünyayı sardı baba. Bırak yürümeyi, dışarı bile çıkamaz olduk. Düşün ki, gelemedik sana bile. Çiçekleyemedik gömütünü, toplanamadık dostlarınla, sevenlerinle…

İşte ben bunları anlattım ya sana, hay anlatmaz olaydım! Daha o gece geldin kuruldun rüyamın başköşesine. Nasıl öfkelisin. Önce anlamadım ne demeye çalıştığını. “kor o… ona… kor…”

Ama baba!…

***

Neyse babam, öyle işte! Nasıl bir süreçten geçtiğimizi daha iyi anlayabilmen için paylaştığım bir anımı da anlatayım sana.

SİYAH BEYAZ GIDILAR RENKLİ SOHBETLER

Salgından bu yana bir kaç kez yürüyüş yolunda yürümüştüm. Dün ilk kez çarşıya gitmek zorunda kaldım.

Ücretsiz seyahat etme hevesi kursağında kalan eşimin, “Ben seni bırakıp döneyim,” önerisini kabul etmedim. Malum, şu sıralar bizim olduğu kadar devletin de paraya gereksinimi var.

Çarşıya geldiğimde, işimin olduğu dükkânın camında – İçeri Teker Teker Giriniz – uyarısına uyarak kapı önünde beklemeye başladım. Bir süre sonra adamın biri bir hışımla rüzgâr gibi yanımdan geçip, içeri daldı. İşinin çok acil olduğunu düşünüp, sesimi çıkarmadım. Hemen ardından bu kez bir kadın, kedi gibi usulca yanımdan süzülüp içeri girmek üzereydi ki, ”Pardon! Sizce ben neden burada bekliyorum, konu mankeni miyim?” soruma karşılık, konu için bile olsa manken olamayacağımı düşünmüş olmalı ki, “Siz de girin içeri,” cevabına karşılık, “Lütfen!..” derken, görevli müdahale etti. Kadın arkama, içerideki adam dışarı, ben içeri girdim.

Maskeli görevli eliyle masasının önündeki tekerlekli sandalyeyi işaret ederek, “Oturun lütfen,” dedi.

Oturdum. Ancak baktım mesafe çok yakın, çift maskeme de güvenmeyip, şöyle birazcık uzaklaşayım düşüncesiyle kendimi geri atmamla, koltukla birlikte camekândan dışarı fırlayacaktım neredeyse. Herkesin, ‘Aman dikkat!’, demesiyle, bu kez yavaş yavaş, gülerek, ileri doğru gelip, makul bir yerde durdum.

***

Dışarı çıktığımda diğer işlerimi görmek için yürümeye başladım. İnsanlar banklarda ikişer üçer oturuyorlar, biz evde bile o kadar yakınlaşmıyoruz.

Neyse, bu kez başka bir kuyruğa girdim. Dükkânın önündeki dinlenme yerinde iki kadın oturuyor. Gıdılar siyah beyaz, sohbetler renkli…

Konu komşu göremez olduk vallahi, ben de hava alayım diye indim çarşıya.

-Siz nerede oturuyorsunuz?

Ben çocuk parkının yukarısındayım.

-Çoluk çocuk?

İki kız, bir oğlan.

-Allah bağışlasın.

Benim de var ama uzaktalar. Oğlan desen ne arar ne sorar…

Dükkâna girdiğimde koyulaşan sohbet, çıktığımda demini almıştı…

***

Alış verişim bitince anneme doğru yola koyuldum. Yapay şelalenin önünden geçerken babamı düşündüm. Birkaç adım önümde yürüyordu. Eskisi kadar hızlı olmasa da…

Zile bastım, annem kapıyı açtı. Çiçeğini verdim uzaktan, öpmeden, sarılamadan…

Yine üzüldü. Yine şaşırdı içeri girmememe…

***

Sonunda Gar durağındayım. Tramvayda birkaç kişi olmasına seviniyorum. Birkaç durak sonra kalabalıklaşıyor ama. Arka koltukta oturan adam, arkadaşıyla sohbette. Elbette maskeler gıdıda… Şekeri 130’a çıkmış. Çok mu diye soruyor, diğeri bilmem diyor. Derken adamda bir öksürük, bir öksürük! Çift maskemin içinde nefesimi tutmaya çalışıyorum. Dışarı çıkma nedeninin evde patlamak üzere olduğunu anlayınca, patlattığım gözlerimle bir hışım adama döndüm. Siyah maskemle, patlatarak baktığım siyah kalemle çerçevelenmiş gözlerime boş boş baktı…

O an iftar sonrası, “Çayın yanına patlat bi mısır da yiyelim hanım,” der gibiydi…

***

Yahya Kaptan’a geldiğimde eşim karşıladı. Elimdeki poşetleri aldı. Arabamızla eve geldik…

Yemekten sonra gözüme kavanozdaki mısırlar ilişti. Hızla kapadım dolabın kapağını…

29 Nisan 2020

Nilgün Sezeralp

Not: Önizlemedeki karikatür Rıfat Sezeralp’e aittir. Gündem Arşivi’ne arşivimden bu yazımla başladım. Keyifli okumalar…

Siz de fikrinizi söyleyin!