Edebiyat,  Gundem Arşivi Klasikleri

Yaşasın Edebiyat

I

Ali Ekber Ataş’ın “Edebiyatta büyük ustaların yokluğu; dilde terbiyesizliği, eleştiride ölçüsüzlüğü, dikbaşlılıkta hadsizliği getirdi vesselam…” sözü üzerine neler gelmedi ki aklıma, aklımdan kimler geçmedi ki… Bir film şeridi işte, geçmişten bugüne…

Ataş’ın bu sözlerinden ötürü, onun yaşayan şair ve yazarlarımızdan en azından birkaçına veya bazılarına haksızlık yapıp yapmadığı konusunda herhangi bir polemik yaratmak niyetinde değilim. Kaldı ki, sözü çarpıcı bulduğumu, gerçeği tümüyle yansıtmasa bile altının önemle çizilmesi gerektiğini söyleyebilirim, hiç tereddüt etmeden. Yazımın bundan sonrası zaten öznel bazı şeyler. Oktay Rıfat’ın dediği gibi: “Çünkü hatıralar kuşlar gibi / Dal ister konacak…”

II

Kemal Özer öyle yapardı: Bakmışım ki, adresime belki de hiç dikkatimi çekmemiş, çekmeyecek, akıl edip okuyamayacağım bir ya da birkaç kitap göndermiş. Kemal Özer sayesinde sahi ne çok kitap okudum, ne çok yazıya ulaştım. Sanki kitap yüklerinin altında kalmış ne çok kitabı üste çıkarmışım öylelikle. Pek çok yazarın kapısını aralamışım, dünyalarına ortak olmuşum belli ölçülerde.

Ruşen Hakkı da yapardı benzer şeyleri: Özgür Kocaeli Gazetesi’ndeyken, yanına uğradığım kimi zamanlar daktilosunun altındaki çekmeceden çıkardığı adına imzalanmamış kitap veya dergilerden uzatırdı, karşılıklı çaylarımızı yudumladığımız sırada. Hınzır gülüşüne “Cahil kalmayasın” ifadesini katmayı da ihmal etmezdi, keyfi yerindeyse. Oda tenhaysa, son yazdığı şiirlerden birini okumuşsa, bu kez benim keyfime de diyecek olmazdı.

Hazır Kemal Özer ve Ruşen Hakkı’yı anmışken, aramızda olmayan Afşar Timuçin, Ahmet Uysal, Asım Bezirci, Güngör Gençay, Hıfzı Topuz, Fakir Baykurt gibi bazı isimleri de anmalıyım burada. Kişisel tarihimde önemli yer tutar çünkü her biri.

III

Günümüzde onlar gibi edebiyatçılarımız, sanat insanlarımız yok mu? Hiç de az değil sayıları bana kalırsa. En azından bir elin parmaklarını geçer. Üstelik bu sayı sadece benim söz ettiğim kişilerle sınırlı da değil…

İnsancıl Dergisi’ni, S. Cengiz Gündoğdu’yu ve Berin Taş’ı başa koymalıyım, aklımdayken. Neredeyse İnsancıl Dergisi ile birlikte, S. Cengiz Gündoğdu’nun ve İnsancıl’da yayımlanan kitapların pek çoğuna ulaştım. Felsefe, şiir ve eleştiri konusunda az emeği yok onların bana. İnsanın kendini besleyecek havzaları olması ne büyük varsıllık.

Tadımlık söyleyeyim: Liseli yıllarımda okuduğum Yakup Kadri’nin “Yaban”ı ile yeniden buluştum örneğin. Birkaç gün önce… “Yaban”, o zamanki birikimimle (birikimsizliğimle) okuduğum “Yaban”la aynı değilmiş meğer. Ve S. Cengiz Gündoğdu’nun adıma imzalayarak gönderdiği, “Türk Yazınında Gerçekçiliğin Temel Taşı” adlı önemli yapıtıyla şimdiden geçmişe doğru bakma denemelerine giriştim bu yüzden. Gelecek, geçmişe bakarak da görülebiliyormuş demek ki… Sağ ol Cengiz Hocam.

Yine beni gençlik yıllarımda Kıyı’ya çıkaran biri var ki, söz etmesem, adını anmasam dilim tutulur, kalemim susar. Şiir kör eder beni. Şimdiki Şiirimizin Yunus’u! Bildiniz hemen, Kıyı deyince anladınız. Ahmet Özer… Benim Ahmet Ağabeyim! Bu yazıyı kaleme almadan birkaç saat önce Sarmal Çevrim Dergisi’nin yedi sayısı birden ulaştı elime. Ahmet Ağabey işte! Huyudur böyle şeyler. Tutup kargolayıp göndermiş. Üstelik derginin bundan sonraki sayılarında yer almamı istiyor. Telefon görüşmelerimizde, yoklar hangi dergileri takip edip etmediğimi. Uzaktan kulağımı çeker noksanımı bulursa. Bir kitabımı okuyup değerlendirdiği yazısından sonra arayıp; “şiirlerinde, bir sıfatını çok kullanıyorsun” diye uyarmamış mıydı beni! Kime kime böyle yakın olur, can olur!

IV

Bu yazıyı sürdürecek olsam, yaşayan, edebiyat dünyamızda yer tutan isimlerden, şair ve yazarlarımızdan ne çok insanı anmam gerekir: Ayten Mutlu, Abdulkadir Paksoy, Ahmet Günbaş, Celal Karaca, Dilek Değerli, Fehmi Enginalp, Hasan Hüseyin Yalvaç, Kadir İncesu, Kemal Gündüzalp, Metin Turan, Nebil Özgentürk, Osman Bozkurt, Nusret Ertürk, Sezai Sarıoğlu, Şener Aksu, Şeref Bilsel… Hayır, hayır, isimleri sıralamakla olmaz. Buraya sığmazlar çünkü.

İki şeyi belirterek bitireyim en iyisi:

  1.  Andığım, anamadığım isimlerden bazılarıyla edebiyat üzerine, şiir üzerine, dünyayı anlama ve anlamlandırma üzerine büyük tartışmalar var anılarımda. Yani edebiyat dünyamız hepten kötü değil. Işıklı, umutlu bir dolu insan var.
  2. Kimseye haksızlık etmek istemem ve istemiyorum da. Bu yüzden de insanı aramak için işe kendimden başlamaktan başka bir yol gelmiyor aklıma.

Yaşasın edebiyat!

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!